Sözcü
DOLAR 35,38 %0,14 EURO 36,47 %0,34 STERLIN 43,94 %0,38 BITCOIN $96.804,00 %-0,52 BIST 100 10.068,42 %1,07 GRAM ALTIN 3.011,99 %-0,31 GÜMÜŞ 33,92 %0,95 FAİZ 46,76 %0,30

Pakize Akbaba, 70 yaşında. Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda görevli oğlu Astsubay Namık Ayhan Akbaba’nın da içinde bulunduğu bir tim, Eylül 1993’te Van’ın Başkale kırsalında kalabalık bir terörist grubun saldırısına uğradı. Akbaba, orada şehit oldu, dört arkadaşı da yaralandı. Namık Akbaba, şehit edildiğinde nişanlıydı. Nişanlısı günlerce ağladı, anne Pakize Hanım da Edirnekapı Şehitliği’ne sıkça gidip oğluyla konuştu. Şehitler için neler yapacağını düşündü. Sonunda “Şehit Anaları Derneği”ni kurdu.

Şehitlerin, gazilerin unutulmaması için teröre destek verenlere karşı mücadele etti. Yeri geldi köprü kapattı, yeri geldi TBMM’de terörü protesto etti. Çekinmeden konuştu, o yüzden 4 yıl hapis cezası istemiyle yargılandı, beraat etti. Ama o, bugün de şehitlikte  “Haberiniz olsun sizin katilinizi affediyorlar. Ananın yüreği bu olup bitenlere dayanmıyor evladım” dedi, göz yaşları kabrin üzerindeki çiçeklerin üzerine düştü….

BU DÜNYANIN ALTI DA VAR

Öyle bir öfkeli ki anlatamam. Pakize Ana “50 bin kişinin katilinin Diyarbakır meydanında mektubunu okudular. Kardeşi terörist Osman Öcalan’ı televizyona çıkarttılar. Niçin? Oylarını almak için. Şehit ailelerinin gönlünü bile almadılar. PKK’nın oyunu alacağım diye çocuklarımızın katili affedilmek isteniyor. Hakkımı helal etmiyorum. Bu dünyanın altı da var. Bir gün Allah tokadını indirir.

Derdimizi dökecek yer de yok ki içimizi dökelim. Sadece şehitlerimize olup bitenleri anlatıyoruz. Orada ağlıyor, orada birilerine beddua ediyoruz. Beddua ediyoruz ama  bedduamız da tutmuyor. Ama Allah büyüktür. Üç günlük bebeğe kurşun sıktılar, kadınları, yaşlıları öldürdüler. Şimdi PKK’nın başı Abdullah Öcalan’dan medet umulmasına yüreğim dayanmıyor. İsyan ediyorum” diye bağırıyor.

AMA PAKİZE ANA

Kan dökülmesi durdurulamadıkça yeni şehitlerin geleceğini, yeni gaziler olacağını hatırlatıyorum, “Ama Pakize Ana böyle diyorlar” dediğimde şunları söylüyor:

“Peki şimdiye kadar neredeydiler? Terörle yan yana olmayanı şimdi teröristle gösteriyorlar. Ben de istiyorum analar ağlamasın. Babalarının yüzünü görmeden yetişen şehit çocuklarımız var. Ağlayan analar, babalar, 21 yaşında dul kalmış eşler, evlenme hayali kurarken şehit haberi alan nişanlılar. Ben böyle bir düzen görmedim, yaşamadım. Cumhuriyete layık düzen değil.

Anayasayı değiştirmek istiyorlar. Tüm amaç iktidarlarını sürdürmektir. Evet, şehitler gelmesin, gaziler olmasın. Ama üç günlük bebeğe kurşun sıkanla ben bir araya gelmem. İnsanları domuz bağıyla bağlayan terör örgütünün siyasi uzantılarıyla birlikte olanlarla yan yana olmam.”

Şehit yakınlarının, gazilerin öfkesi yalnız AKP’ye değil, yıllarca kendilerine en yakın gördükleri MHP’nin politikasını da şiddetle eleştiriyorlar. Hele, Öcalan’ın isteklerini öğrendiklerinde bu öfke daha da büyüyecek. 

ÖCALAN’IN İSTEĞİ, KAPSAMLI AF

Abdullah Öcalan’ı örgütü bile unutmuşken, Öcalan yeniden sahneye çıkarıldı. Onun için “Umut Hakkı” denilen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, yabancı ülkelerdeki bazı hükümlüler  için verdiği kararı örnek alıp tahliye edilmesi gündeme getirildi. Yalnız Abdullah Öcalan çıkmayacak, Abdullah Öcalan’ın da, devlete bazı koşulları var.

Adalet Bakanlığı yetkililerine göre cezaevlerinde halen 4 bin 750 civarında PKK’lı tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Öcalan, cezaevlerinde bulunan bütün PKK’lıların affedilmesini istiyor. Yalnız onlar değil, örgütün halen dağ kadrosunda bulunan teröristlerin de koşulsuz olarak affedilip topluma kazandırılmasını talep ediyor. Bu konuda kendisinin de örgütü yasal çizgiye çekme konusunda  üzerine düşeni yapacağını söylüyor.

HANGİ EYLEMDE KİM VAR?

Halen Suriye’de, Irak’ın Kuzeyinde bulunan bölücü örgütün kamplarında bulunan teröristler de aftan yararlanacak. Bunun için silahlarıyla birlikte teslim olması istenecek. Örgüte katılan ancak eyleme katılmadığını öne sürenler serbest kalacak. Teröristler kod adı kullandığı ve hangi eyleme katıldıkları tam olarak bulunmadığı için azılı teröristler bile “Eyleme katılmadıklarını” söyleyip gündeme gelecek aftan yararlanabilir.

Abdullah Öcalan, “teröristler için af” istiyor ama acaba devlet bu isteği yerine getirir mi? Geçmişte “eve dönüş”, “topluma kazandırma” gibi düzenlemelerin amacı teröristleri örgütten uzaklaştırmak, aileleri kazanmak için yasal düzenlemeler yapılmıştı. İnfaz Yasası’ndaki düzenlemeler sonucu adeta bir dönem cezaevlerinde neredeyse PKK’lı kalmamıştı. İlginçtir, cezaevinden çıkan yeniden örgütün dağ kadrosuna katılmıştı. Çünkü, tahliye edilenler üzerinde büyük baskı kurulmuş, örgüte katılmamaları halinde ailesini katletmekle tehdit edilmişti. 

HALKIN İSTEĞİ KANIN DURMASI

Diyarbakır’da, gelişmeleri yakından izleyen iki kaynakla konuştuğumda, “Halkın isteği, kanın durması, barış ortamının sağlanması. PKK’lılar için hem cezaevinde bulunanlar hem dağ kadrosunda bulunanlar için kapsamlı bir af çıkarılmasıdır” dedi. PKK’nın başı Abdullah Öcalan, yakalanıp Türkiye’ye getirildikten sonra ifadesi alınmıştı.

Öcalan, 22 Mart 1999’da dönemin Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcısı Cevdet Volkan’a mektup yazdı, “Ek ifade vermek istiyorum” dedi. 3 Nisan 1999’da İmralı’ya giden Başsavcı Cevdet Volkan ile Savcı Talat Şalk’a, devlete yardımcı olmak istediğini belirten Öcalan ifadesinde isteğini şöyle ortaya koymuştu:

“Amacım, ülkemizi ve devletimizi daha da güçlendirmek ve yardımcı olmaktır. Kişisel hiçbir beklentim yoktur. İmkanlar tanındığında gerekli bilgiyi verip, örgütü yasal çizgiye çekmeye hazırım. Bu konuda devletimizin üzerine düşeni yapması gerekir. Devletin üzerine düşen iç barışı sağlayabilmek için gerekli olan yasal düzenlemeler yapmaktır. Bunların başında af yasası, dağda ve cezaevinde olanlar için onların topluma karışmalarını sağlayacak bir af yasası gelir. Ben bu konuda üzerime düşen her türlü katkıda bulunmaya hazırım.”

Günümüzde Suriye’de YPG/PKK iç içe. ABD, YPG’yi “Terör örgütü listesinden çıkarmak” istiyor. PKK’lıların Irak’a gönderilmesi de gündemde. Bu olur mu, önümüzdeki dönemde bu konular daha sık konuşulacak...

GÜNÜN MANŞETLERİ
Saygı Öztürk

Gözaltındaki Sabri Uzun: Atatürk yolunda gidenler korkmaz!

Sabri Uzun, 1978’de Emniyet İstihbarat kadrosuna geçti. 1996’da Ordu Emniyet Müdürlüğü’ne (GM) atandı. Meral Akşener’in İçişleri Bakanlığı döneminde İstihbarat Dairesi Başkanlığı’na getirildi. 1999’da görevden alındı. 2001’de tekrar aynı göreve atandı. 2002’de yeniden alındı. 2003’ün Haziran ayında AKP döneminde yeniden başkanlığa getirildi. Aralıklı olarak 6 yıl istihbarat dairesi ondan soruldu.

Attığı bir tweette Cumhurbaşkanına hakaret ettiği gerekçesiyle Sabri Uzun gözaltına alındı. 26 Nisan 2019’da tutuklandı. Hakkında tutuklama kararı veren hâkim, daha önce bir ilimizde AKP Gençlik Kolları Başkanlığı yapmıştı. 8 Temmuz 2019’da tahliye oldu ve tutuksuz yargılandı. Yakın bir dönemde de hakkındaki suçlamadan beraat etti.

“AHLAKSIZLIĞI KABUL EDİLEMEZ”

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu hakkında Cumhurbaşkanına hakaret ve yıllar önce attığı tweetler gerekçe gösterilerek açılan davada 4 yıl 11 ay 20 gün hapis cezası verildi. Cezanın Yargıtay tarafından onanması üzerine Sabri Uzun, sosyal medyada şu mesajı paylaştı:

“Sayın Kaftancıoğlu, Halide Edip, 23 Mayıs 1919 günü İngiliz işgali altındaki İstanbul Sultanahmet Meydanı’nda özgürlük nutku atmıştı. İşgalciler bile ona, senin gibi ceza vermemişlerdi. Türk kadınlarını sizin şahsınızda kutluyorum.”

Vayy, bu mesajı yazan sen misin? Emniyet Genel Müdürlüğü resmi sitesinde, o güne kadar hiç alışık olunmayan bir dille şu karşılık verildi:

“İstihbarat Daire Başkanlığı yapmış birisinin böyle bir AHLAKSIZLIĞI kabul edilemez. EGM İstihbarat Başkanlığı.”

İstihbarat Dairesi Başkanlığı yetkililerinin, böyle bir dil kullanmayacağından Sabri Uzun çok emindi. Bunun, Emniyet’te daire başkanlığı görevine getirilen bir gazeteci tarafından yazıldığını öğrendi. Gazeteci kökenli daire başkanının böyle bir hakarette bulunacağına da ben inanamadım. Anlaşıldı ki üst makamların emri üzerine “AHLAKSIZLIĞI” sözcüğü yazılmış.

İFADESİ ALINMADAN

Sabri Uzun’a yapılan bu hakarete emekli meslektaşlarından tepki gösterenler de oldu. Peki bunun sonunda neler yaşandığına bakalım:

Sabri Uzun’un ifadesine bile başvurulmadan birinci sınıf emniyet müdürü rütbesinin söküleceği, silahının ve kimliğinin alınacağı duyulmuştu. Emniyet’in bu konuda acelesi olduğu, başka emniyet mensuplarının benzer açıklamalar yapmasını önünü kesmeyi amaçladığı anlaşılmıştı.

Raporlu olduğu için Uzun ifade vermeyi kabul etmediğini İçişleri Bakanlığı’na yazılı olarak bildirdi. Buna rağmen hakkında “375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) geçici 35. Maddesinin ilgili hükümleri kapsamında Bakanlık makamının 10 Haziran 2022 tarihli onaylarının bir numaralı sırasına kayden rütbelerin alınması kararı verilmiştir” denildi.

“TERÖRİST İLAN EDİLDİM”

Sözü edilen KHK’nın 35. Maddesinin (D) fıkrasının 3. Bendini okuyalım: “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulu’nca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen Emniyet Genel Müdürlüğü personelinin rütbeleri ilgili bakanın onayı ile geri alınır.”

Sabri Uzun, 15 Haziran 2022 tarihinde tebligatı alıp okuduktan sonra çok şaşırdı. Tebliğ-tebellüğ belgesinin altına yazdığı notla durumunu şöyle açıkladı:

“Sabri Uzun, İçişleri Bakanlığı tarafından ‘terörist’ ilan edilerek rütbesi, kimliği ve silahı alındı. Karara asla üzülmüyorum. Çok mutluyum, huzurluyum, moralim de çok yerinde. Bu ülke adına her yaptığımdan, mağduriyetten şeref duyuyorum. Allah daha fazla mağduriyet nasip etsin. Yolum Mustafa Kemal’in yoludur.”

ATATÜRK’ÜN YOLU

2007-2014 yılları arasında Sabri Uzun’un telefonunun dinlenmesi için 12 kez karar alınmış. FETÖ’cülerin yasadışı dinlemelerini gerekçe gösterip İçişleri Bakanlığı’nı mahkemeye verip tazminat da kazanmıştı. Uzun, üzerindeki soruşturma baskıları için şunları söylüyordu:

“Atatürk’ün yolunda gidenler korkmaz, morali bozulmaz. Biz gücümüzü halktan alıyoruz ve halka güveniyoruz. Atatürk bize bunu öğretti. Hz. Ali’nin bir sözüne dayanarak ben de ‘Sonu ölüm bile olsa asla boyun eğmeyeceğim’ diyorum.”

AVCI NE YAPTI?

Emniyet’te konuşanı, yazanı susturmak için öyle bir uygulama başlatıldığı ve bunun “1 Numaralı” olanının da Sabri Uzun olduğunu tebligat numarasından öğrendim. Hanefi Avcı da yıllarca istihbarat kadrosunda çalıştı. İstihbarat Dairesi başkan yardımcılığı görevinde de bulunmuştu. Avcı, bir televizyon programında, Selahattin Demirtaş’la ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararına uyulması gerektiğini söyledi.

Bu kez Avcı’ya, “Sen bunu nasıl söylersin” denildi ve rütbesinin alınması için işlem başlatıldı. Avcı, hukuk mücadelesi sonucu silahını ve kimliğini alabilmişti. Bu kararlarla, sosyal medya paylaşımlarıyla, emekliye ayrılmış bile olsa Emniyet mensuplarına “Konuşmayın, karışmayın. Konuşursanız rütbeniz, kimliğiniz, silahınız alınır” mesajıydı. Buna da ilk Sabri Uzun’la başlanmıştı. 

SABAH, KAPISI ÇALINDI

Yeni yılın ilk günü İstanbul’da büyük bir kalabalığın katılımıyla İsrail’i protesto, Gazze’ye destek mitingi yapılmıştı. Sabri Uzun, paylaşımında bir yandan İsrail’le ticaretin devam ettiğini, bir yandan kınandığını belirtti ve bu konuda eleştiride bulundu.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, paylaşımı Cumhurbaşkanına hakaret olarak değerlendirdi. Başlatılan soruşturma kapsamında Uzun, dün sabah gelen polisler tarafından gözaltına alındı. Uzun, Ankara’daki işlemlerinin ardından otomobille İstanbul’a götürüldü. Avukat Muzaffer Özbayrak, gözaltı ve Uzun’un İstanbul’a götürüldüğünü doğruladı.