Bahar,
yine bağlarımızı gül kokuyla doldurdu…
Yüreğimizdeki acılı fırtınaları
alıp götürdü…
Ölümsüzlüğe sevdalı
bir sevgili gibi…
Engin vadilerimizi
çiçeklerinin kokusuyla doldurdu…
…
Solgun, somurtkan yüzlerimize
kan geldi…
Gül yoğruldu rüyalarımız da,
rahmet yüklü umut damlaları,
toprağımıza gül olarak düştü…
…
Yine sevgililer,
yanak yanağa buluştu,
dağ başlarında…
kardelen yapraklarının
serin eteklerinde…
Çiçeklerle baharın buluşması,
Bir sevda masalı’na dönüştü…
…
Yorgun düştü dillerdeki inciler…
tohum oldu toprağa,
filiz oldu yaprağa,
çiçek olup açtı,
yaralı gönülleri sağa sağa…
…
Sonsuzluğa uzanan bir rüzgâr oldu,
Yunus oldu, ummanların serinliklerinde…
Manevi âlemin nurdan kuşları,
uçtular uçabildiği kadar…
O’na uzanan uhrevi derinliklerde…
…
Öteler ötesi bir mekânda sevincin,
yolculukları vardı Firdevs-i Âlâ’ya…
Koşarak el etek öptüler,
bütün âlemlerden gelen ins-ü cin…
…
Arş-ı kürsün üstünde güle dönüştü,
bin bir sevdalı yürek…
Canlar, ölümle kol kola girdi,
Hem de biteviye gülerek…
…
Bahar sevinciyle kokladılar,
yedi iklim dört köşeyi…
ebedi bir âlem aşkına,
secde üstüne secdeye kapandılar…
…
Döndü âlemlerin şaşkınları, şaşkına…
Her şey ne kadar da güzeldi…
Değil mi?
Allah Aşkına…
…
Ne bülbül ağlasın,
ne de gül figan etsin…
Yeter artık, bahar...
Ne olur, bir gün beni de götür,
O gülün diyarında,
Şu gönlüm açılıp yetsin…
…
Bak döküldü,
çiğ tanelerim toprağının tenine…
Yine dudaklarım kan rengi,
güle ağlıyor,
sevdasına gülün bel bağlıyorum…
Bir aşk yaşasın her gönül,
gül kokulu sevdalar gibi…
Aydınlık olsun,
ak olsun ufuklarımız…
Bir tek ben ağlayayım,
Bülbül gibi…
Gül gibi…
Ama tek gülsün,
ülkemin bütün insanları…
…
Ant-010412